kapital, ekolojik sosyalizm 7
Ekolojik Sosyalizm: Doğayla Barışın Politikası
Marx, Kapital’de yalnızca sermaye-emek çelişkisini değil, insanla doğa arasındaki metabolik yarılmayı da anlatır.
Kapitalist üretim, insanın doğayla kurduğu organik bağı koparır.
İnsan, doğayı artık yaşamın bir parçası değil, sınırsız bir hammadde deposu olarak görür.
Bu kopuşun sonucu, hem emek sömürüsü hem ekolojik yıkımdır.
Bugün yaşadığımız iklim krizi, işte bu yarılmanın tarihsel doruk noktasıdır.
Kapitalizmin doğa üzerindeki zaferi, aslında insanın kendi varoluşuna açtığı savaştır.
Bu yüzden ekolojik sosyalizm, sadece çevre politikası değil — insanın yeniden insanlaşma projesidir.
---
Doğayı savunmak, emeği savunmaktır
Ekolojik sosyalizmin çıkış noktası, Marx’ın şu tespitinde yatar:
> “İnsan, doğanın bir parçası olarak yaşar; onu yok ederse kendini de yok eder.”
Kapitalist sistem, doğayı sömürürken aynı anda emeği de değersizleştirir.
Birinde maden ocağı, diğerinde asgari ücret vardır.
İkisinde de ortak olan şey, yaşamın metaya dönüşmesidir.
Bu yüzden ekolojik sosyalizm, ekonomiyle ekolojiyi yeniden birleştirir.
Emeğin özgürleşmesi, doğanın kurtuluşunun ön koşuludur; doğanın korunması da emeğin onurunun güvencesidir.
Türkiye’deki çevre direnişleri bu bilincin pratik ifadesidir:
Kaz Dağları’nda “Altın değil, su istiyoruz!” diyen köylüler, aslında Marx’ın “doğayla insan arasındaki metabolizmanın onarımı” dediği şeyi yapıyorlar.
Salihli’de JES’lere karşı mücadele eden köylüler, sadece topraklarını değil, yaşam hakkını savunuyorlar.
---
Büyüme yerine yeniden üretim
Kapitalizmin kutsalı “büyüme”dir; sosyalizmin kutsalı ise yeniden üretimdir — ama bu kez doğayla uyum içinde.
Ekolojik sosyalizm, üretimi ihtiyaç temelli planlamayı, yerel kaynakların korunmasını ve kolektif karar süreçlerini esas alır.
Bu anlayışta:
Üretim, piyasanın değil toplumun ihtiyacına göre yapılır.
Enerji politikası, doğayı değil yaşamı merkez alır.
Tarım, toprağın ritmine göre planlanır.
Kentler betonla değil, toplumsal yaşamla yeniden kurulur.
Yani ekolojik sosyalizm, “büyümeyen ama gelişen” bir toplum tahayyülüdür.
Gelişme burada, üretimin hacminde değil, yaşamın niteliğinde ölçülür.
---
Türkiye’de ekolojik sosyalizmin imkânı
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı ekonomik ve ekolojik krizler, aslında aynı kökten besleniyor:
Sermayenin sınırsız birikim arzusu.
İktidar “büyüme” diyor ama halk yoksullaşıyor; enerji yatırımı diyor ama su kaynakları kuruyor; kalkınma diyor ama doğa yok oluyor.
Ekolojik sosyalizm, bu tabloya iki yönden karşı durur:
1. Ekonomik: Kamu yararını merkeze alan, yerel üretimi destekleyen, tarım ve enerjiyi kamusal planlamaya dayandıran bir model önerir.
2. Siyasal: Halkın doğrudan katılımını esas alan, tabandan örgütlenen bir demokrasi anlayışı geliştirir.
Böyle bir anlayışta, üretim kararları teknokratik değil, halk meclisleri aracılığıyla alınır.
Doğanın sahibi değil, koruyucusu oluruz.
---
Yeni bir etik: yaşamın ekonomisi
Ekolojik sosyalizm, sadece bir ekonomi politikası değil, bir etik dönüşüm çağrısıdır.
Yeniden üretim etiği, doğayla uyumlu yaşama iradesini ifade eder.
Bu etik, “sınırsız ihtiyaç” mitini reddeder;
yerine, “yeterli yaşam” idealini koyar.
Bu, hem bireysel hem toplumsal bir devrimdir:
Tüketim kültüründen çıkış,
Ortak üretim alanlarının kurulması,
Toprağın, suyun, enerjinin müşterekleşmesi,
Dayanışma temelli bir yaşamın örülmesi.
Bunlar sadece romantik idealler değil, Türkiye’de çoktan filiz vermiş pratiklerdir:
Kadın kooperatifleri, yerel tohum ağları, üretici pazarları, dayanışma mutfakları…
Hepsi, ekolojik sosyalizmin tohumlarını bugünden toprağa ekiyor.
---
Doğanın intikamından, doğayla barışa
Marx’ın “doğanın intikamı” dediği şey, aslında bir uyarıdır:
Eğer üretim ilişkilerini değiştirmezsek, doğa bize sınırlarımızı hatırlatır.
Bugün seller, yangınlar, kuraklıklar o hatırlatmadır.
Ama aynı zamanda bir çağrıdır:
Doğayla barışmak, sadece çevreyi korumak değil, insanı yeniden kurmaktır.
Bu, yeni bir siyaset, yeni bir ekonomi, yeni bir yaşam tarzı demektir.
Ekolojik sosyalizm, işte bu dönüşümün adıdır.
Ne salt “yeşil kapitalizm” gibi sistem içi bir makyaj,
ne de romantik bir doğa özlemi…
Bu, emeğin, doğanın ve yaşamın yeniden birleşmesinin politik projesidir.
---
> “İnsan, doğayla uyum içinde olmadıkça, kendisiyle de barış içinde olamaz.”
— Karl Marx
Bugün Türkiye’de dağlar, dereler, tarlalar, ormanlar bize bir şey söylüyor:
Ya doğayla birlikte yaşarız ya da birlikte yok oluruz.
Ekolojik sosyalizm, bu tarihsel yol ayrımında insanlığın vicdanıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder