insanlığın yol haritası giriş


## **İnsanlığın Yol Haritası – Giriş**


İnsanlık, varoluşunun başından bu yana, hem doğanın bir parçası hem de ona karşı bilinç kazanan bir varlık oldu.

Taşın, ateşin, sözün, inancın ve emeğin izinde ilerlerken kendi yolunu çizen; kimi zaman kuran, kimi zaman yıkan; ama her seferinde yeniden başlayan bir tür.

Bu uzun yürüyüş, yalnızca hayatta kalma mücadelesi değil, **anlam arayışının** da hikâyesidir.


Göbeklitepe’nin taşlarında, Karaca Höyük’ün toprağında; Sümer’in tabletlerinde, Antik Yunan’ın meydanlarında; İslam felsefesinin, Rönesans’ın, Aydınlanma’nın satırlarında hep aynı soru yankılandı:

**İnsan kimdir ve nereye gidiyor?**


Bu soru, tarihi dönemlere ayırsa da insanlığın yolculuğu bir bütündür.

Doğanın içinden çıkarak onu anlamaya çalışan, emeğiyle dünyayı dönüştüren; ama kimi zaman da kendi kurduğu sistemlerin esiri olan bir insanlık hikâyesi…

Bu yüzden bir “yol haritası”na ihtiyacımız var — geçmişin izlerini bugünün bilinciyle birleştiren, geleceğe yön verecek bir harita.


Bugün gezegenimiz tükenmenin eşiğinde; doğa, savaşlar, eşitsizlikler insanlığın temel çelişkilerini yeniden yüzümüze vuruyor.

Ama aynı zamanda dayanışmanın, bilincin ve ortak aklın ışığı da hiç olmadığı kadar parlıyor.

İnsanlığın yol haritası, işte bu iki kutbun arasında çizilecek: **yıkım ile yeniden doğuş**, **yabancılaşma ile özgürleşme**, **çaresizlik ile umut** arasında.


Bu haritanın rotası tarihten geçer, ama yönü geleceğe bakar.

Çünkü insanlık, ne kadar tökezlese de her defasında yeniden ayağa kalkmayı başarmıştır.

Ve belki de asıl görevimiz, bu yürüyüşün bilincine varmaktır —

**nereden geldiğimizi, nereye gitmekte olduğumuzu anlamak.**


---



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

derin sistemik kriz

kapital, ekolojik sosyalizm 7