çoğul mücadele
Yeni Çağın Çoğul Mücadeleleri – Kapitalizmin Çöküşüne Doğru
Yazan: Fırat Akar
Kapitalizmin krizi artık sadece ekonomiyle sınırlı değil; yaşamın her alanına yayılmış durumda.
Bir zamanlar üretim fazlası, pazar darlığı ya da kâr oranları üzerinden okunan kriz, bugün bizzat insanın ve doğanın varoluşuna dayanıyor. Toprak, su, hava, zaman, hatta insanın ruhu bile sermayenin metası hâline geldi. Kâr mantığı, hayatın her hücresine kadar sızdı.
Ancak bu çürümenin ortasında, sessiz ama güçlü bir arayış da var: yeni bir toplum, yeni bir insanlık…
---
Birçok Mücadele, Tek Gerçek: Yaşam
Bugün işçiler emeğin hakları için,
Kürtler ve Alevîler eşit yurttaşlık için,
feministler ataerkil düzene karşı,
ekolojistler doğayı savunmak için,
LGBTİ+ bireyler var olma hakkı için,
insan hakları savunucuları adalet için direniyor.
Bu mücadelelerin hiçbiri bir diğerinin “yardımcısı” değil. Her biri, kapitalizmin farklı bir yüzüne karşı kendi alanında direnen damarlar.
Fakat bu çoğulluk aynı zamanda bir eksikliği de içinde taşıyor: birbirine dokunamayan mücadelelerin parçalanmışlığı.
Kapitalizm bu parçalanmışlıktan besleniyor; çünkü karşısındaki direniş ağını bölüp dağıtmayı iyi biliyor.
---
Yönetilenler İyiliği, Yönetenler Kötülüğü Dayatıyor
Tarihin derininden bugüne uzanan temel çelişki hâlâ aynı:
Yönetilenler daha iyi bir yaşam istiyor, yönetenler daha kötü bir yaşam dayatıyor.
Bu artık sadece sınıfsal değil, etik bir çatışmadır.
Yönetenlerin etiği kâr üzerinedir; yönetilenlerin etiği yaşam üzerinedir.
Bir taraf doğayı, emeği, zamanı paraya çevirir; diğer taraf “insanca yaşamak” derdindedir.
Modern çağın en büyük yanılgısı, bu iki etiğin uzlaşabileceğini sanmaktır. Oysa biri diğerinin nefesini keser.
---
Yeni Toplum Arayışı: Devrim Artık Günlük Hayatta
Bugün artık kimse 19. yüzyılın kalıplarına sığmıyor.
Mücadele, iktidarı ele geçirmekten çok, yaşamı dönüştürmeye odaklanıyor.
Ekososyalistler, feministler, yerel direniş ağları, dayanışma kolektifleri…
Bunların hepsi, iktidarın dışında ama hayatın içinde bir dönüşüm peşinde.
Artık devrim, bir “büyük gün”de değil; her gün küçük pratiklerle yaşanıyor.
Bir kadının hayır deyişinde, bir köylünün toprağını savunmasında,
bir gencin kimliğini saklamamasında, bir işçinin susmamayı seçmesinde.
---
Kapitalizmin Sınırında Yeni Bir Eşik
Kapitalizm ömrünü uzatmaya çalışıyor, ama her hamlesi krizi derinleştiriyor.
Yoksulluk, savaş, iklim felaketi, işsizlik, yabancılaşma…
Bunlar sadece “sistemin yan ürünleri” değil, onun özüdür.
Ve tarih bir kez daha aynı noktada duruyor:
Yönetenler artık yönetemiyor, yönetilenler artık yönetilmek istemiyor.
Ancak bu kez fark var:
İnsanlık, tarihte ilk kez bu kadar farklı cepheden aynı merkeze — yani sermaye iktidarına — karşı direniyor.
Henüz ortak bir bilinç yok belki, ama ortak bir yöneliş var:
Yaşamı, doğayı, insan onurunu savunmak.
---
Sonuç: Yeni Bir İnsanlık Ufku
Belki de 21. yüzyılın en büyük sorusu şudur:
Bu parçalı mücadeleler, bir gün ortak bir insanlık bilincinde buluşabilecek mi?
Belki evet.
Çünkü sistem çökerken, insan yeniden doğar.
Ve o doğuş, artık tek bir sınıfın değil, bütün ezilenlerin, dışlananların, doğanın ve yaşamın ortak haykırışıdır:
> “Bütün ezilenler, bütün canlılar, birleşin!”
Yorumlar
Yorum Gönder