doğanın intikamından yaşamın devrimine
Doğanın İntikamından Yaşamın Devrimine
Yüzyıllardır süren birikimin, bir anda üzerimize çöküşünü yaşıyoruz.
Toprak nefes alamıyor, su tükeniyor, hava zehirleniyor.
Ama en çok da insan tükeniyor.
Çünkü doğayla kurduğumuz ilişki, artık sevgiye değil tahakküme dayanıyor.
Kapitalizm, doğayı üretim araçlarının bir parçasına indirgedi;
ağacı kereste, nehri enerji, toprağı rant, emeği “maliyet kalemi” yaptı.
Bugün doğanın intikamı dediğimiz şey, aslında tarihin adaletidir.
Doğa, insanın kibrine karşı konuşmaya başladı — yangınlarla, sellerle, kuraklıkla.
Ama bu son değil.
Bu, insanın yeniden kendini hatırlaması için bir çağrıdır.
Çünkü doğanın yıkımı, insanın kendi varlığını unuttuğu andır;
yeniden doğuş ise doğayla eşit bir ilişki kurduğu andır.
---
Yaşamın devrimi, üretimin devrimidir
Artık şunu açıkça söylemek gerekiyor:
Ekonomik büyüme, toplumsal gelişme değildir.
Enerji yatırımı, refah değil, doğa talanı anlamına geliyorsa,
“kalkınma” sözcüğü bile kirlenmiştir.
Yaşamın devrimi, üretimin anlamını değiştirmekten geçer.
Kazanç değil, yarar;
rekabet değil, dayanışma;
mülkiyet değil, ortaklık temelinde yeni bir düzen kurmak gerekir.
Kaz Dağları’nda altına “hayır” diyen köylü,
Akbelen’de ormanını savunan kadın,
Salihli’de JES’e direnen yurttaş…
Onlar sadece toprağı değil, insanlığın vicdanını koruyorlar.
---
Yeni bir yaşam ahlakı
Ekososyalist düşünce, bir siyaset biçiminden öte bir yaşam ahlakıdır.
Bu ahlak, doğayı korumayı “çevrecilik” olarak değil, adalet olarak görür.
Doğayı savunmak, geleceği savunmaktır;
geleceği savunmak, bugünü değiştirmektir.
Bu yüzden yaşamın devrimi küçük adımlarla başlar:
Yerel üretim ağlarıyla, dayanışma kooperatifleriyle,
tüketim yerine paylaşım kültürüyle,
doğayı sömürmeden üreten köylüyle,
emeği görünür kılan kadınla.
Devrim artık barikatlarda değil,
her direnen toprak parçasında, her dayanışma sofrasında,
her ortak nefeste filizleniyor.
---
Yeniden doğmak
Marx, “doğanın intikamı” derken, bir umudu da gizlemişti o cümlede.
Çünkü her intikamın içinde bir yeniden doğuş olasılığı vardır.
İnsan, doğayla çatışarak değil, onunla yeniden eşit bir ilişki kurarak kendini yeniden yaratabilir.
Bu çağrı, geçmişe değil geleceğe yöneliktir.
Ekolojik sosyalizm, sadece doğayı değil,
insanın ruhunu, emeğin onurunu, yaşamın bütünlüğünü kurtarmanın adıdır.
Artık mesele, “daha az kirletmek” değil;
farklı bir yaşamı kurmak.
Toprağıyla, suyuyla, emeğiyle özgür bir yaşam.
---
> Çünkü biz doğanın efendisi değiliz;
doğa, bizim yuvamızdır.
Ya doğayla birlikte yaşarız,
ya birlikte yok oluruz.
Seçim, insanlığın elindedir.
Yorumlar
Yorum Gönder